Ağırlık merkezi esasen bir fizik terimidir. Tanımına bakacak olursak, bir cismi oluşturan moleküllere yer çekiminin ayrı ayrı değil, bütününe entegre olarak yaptığı kuvvettir. Yani ağırlık merkezi bir cismi dengede tutan noktadır.Peki bu temel fizik bilgisinin hayatımızla ilişkisi nedir? Zaman zaman seanslarda başvurduğumuz tekniklerden bir tanesi metaforlardır. Metaforlar bilincin yüzeyine çıkmış bazı sistematik düşünce hatalarını yeniden değerlendirmeye, varsa bilişsel çarpıtmalarımızı düzenlemeye yarar.
Bir insan için ağırlık merkezi fizyoloji ve anatomisinin dışında çok daha ruhsal anlamlar ifade eder. İnsan davranışları ve ruh sağlığı da tıpkı bir cismi oluşturan moleküller gibidir ve birbirinden ayrı düşünülemez. Ayakta kalmayı ve dengeyi ağırlık merkezi ile açıklayabiliyorsak, bir insanın ruh sağlığının dengede olmasını da ağırlık merkezi metaforu ile açıklayabiliriz.
Ağırlık merkezi işi olan insanlar, emekli olunca boşluğa düştüklerini dile getirirler. Aktif iş hayatının sona ermesi, ağırlık merkezinin bozulmasına ve kişinin hayata karşı ayakta durmasına mani olur.
Eşini, çocuklarını hayatının ağırlık merkezi yapan kadınlar, çocuklar büyüyüp evden ayrılınca değişen derecelerde travmatize olurlar. Eşini fiziksel olarak kaybeden ya da artık birbirlerinin hayatında artık beklentisini karşılayacak derecede bir konumu olmadığını hissettiklerinde, iletişimleri koptuğunda yine denge kaybına uğrarlar.
Oğlunu, kızını evlendirdiğinde dahi onu geliniyle, damadıyla paylaşamayan, hala çocuğunun hayatında birincil önemde olma ihtiyacı duyan ebeveynler; kendi hayatlarında ağırlık merkezini çocukları yapmıştır. Çocuklarının özerk bireyler olduğunu, kendilerinden bağımsız birer yuva kurduklarını kabullenmek örseleyici hisler uyandırır.
Maddi kazancı, parayı ağırlık merkezi yapan kişiler ise, kendilerini ayakta hissetmeyi sahip oldukları maddi imkânlar ile değerlendirirler. Zihinsel şemalarında yazılı rakamsal tutarlar negatif yönde değişime uğradığı takdirde ağırlık merkezleri de bozulmaya başlar.
Şimdi bu örneklemelerin ışığında, sizin hayatınızda ağırlık merkezinin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Mini bir cümle tamamlama testiyle bulmaya çalışalım.
Ağırlık Merkezi Testi
Noktalı yerlere, ilk aklınıza gelen kelime veya kelime grubunu yerleştirin.
Örnek Kelimeler:
İşyerinde/ Evde ailemle birlikte / Evde ve yalnız/ Çocuklarımla / Hobilerimle uğraşırken/ Kitap okurken/ Yeni bir girişimde bulunurken/ Karlı bir iş yaptığımda/ para kazandığımda…vb..
1)……… iken en huzurlu/keyif aldığım zamanlardır.
2) Aşağıdakilerden hangisini kaybetmek hayattaki en büyük stres verici etkendir?
Aileden bir ebeveynin kaybı
İş Kaybı
Boşanma
Çocukların eğitim, iş veya evlilik nedeniyle başka bir şehre/ ülkeye taşınması
Can sıkıntısı, yapacak bir şey bulamamak
Diğer….
3) Aşağıdakilerden hangisi hayatınızda köklü bir değişime yol açabilir?
Yeni bir iş
Aile kurmak, evlenmek/ çocuk sahibi olmak/ boşanmak
Eğitim, mesleki yeterliliklerinizin artması
Yeni bir ev/ araba almak
Kişisel gelişiminize katkısı bulunan tecrübeler
Siz soruları okuyup bilinç alanınızda cevaplar ararken, bilinçaltınız da kendi değerlendirmesini yaptı. Muhtemelen hayatınızdaki ağırlık merkezine dair bir ön fikriniz oluştu.
Eğer, hayatınızın ağırlık merkezi iş ve maddi konular ise, her iş değişikliği, ekonomik alanda yaşadığınız küçük büyük her değişme beklentilerinizin altındaysa ya da göze aldığınız riskin üzerindeyse, benlik saygısı ve kendine güven duygusunda azalma, hayattan keyif alamama, endişe hali hissedebilirsiniz. Unutmayın, aslında insanlar hayatlarını idame edebilmek için çalışsalar da arka planda esas önemli olan iş ve bunun üzerinden edinilen değer algısıdır.Yabancı bir girişimcilik sayfasında okuduğum bir cümle dikkatimi çekmişti: İnsanlar kötü işleri değil, kötü liderleri bırakırlar
İş kaybetmek, muhakkak bir sarsıntı ve ekonomik bunalım yaratacaktır ve yapılan istatistikler bir sonraki iş deneyiminin dört ila altı ay arasında gerçekleşebildiğini öngörmektedir. Hangi gelir seviyesinde olursa olsun, kişilerin ani bir iş kaybı karşısında minimum 4 ay geçinmelerini sağlayacak bir birikim oluşturmasında fayda vardır. Yani geçiminizi sağladığınız bir iş, ağırlık merkezi olarak hayatınızın bütününe tesir edebilecek kuvvettedir. Yeni bir iş değişikliği yoluna gitmeden önce arayış dönemini maddi olarak kompanse edebilecek bir birikim yapmayı öncelik haline getirebiliriz. Buradaki vurgu hayatımızda her türlü değişime karşı ağırlık merkezinin stabil kalmasını sağlamak için gerekli önlemlerden biri sadece.
Hayatının ağırlık merkezini ailesi, bilhassa çocukları yapan ebeveynlere gelince, size şu soruyu sormak istiyorum. Hangisi gerçekten sizin? İnsan eşinin ya da çocuklarının sahibi değildir, ancak onların yanında ve tam destekçisidir. Sahip olmadığımız ama ortak bir hayatımız olan, sevdiğimiz, koruma duygusuyla sevgimizin harman olduğu çocuklarımız kendi hayatlarını geliştirmek, hayatta yeni anlamlar kazanabilmek ve kendi çekirdek ailelerini kurabilmek için günü geldiğinde bizden farklı yollara dönemeçlere gireceklerdir. Fakat bu ayrışma asla bir vedalaşma değil, sevdiğimiz kişilerin kendi hayatlarında çoğalması, zenginleşmesi, birbirimize alan tanıyarak yeniden birbirimize dönebilmemizi ve eskisinden daha kalabalık ailelere dönüşmemizi sağlayacak bir dönüşümdür.
Eğer bir eşin ayrılığı ise söz konusu olan, evlilikler ve ilişkilerin dinamik olduğunu, tıpkı çiçekler gibi beslenmeyen, yeterince güneş almayan bitkilerin solacağını ve “yerini” artık sevmediği de kabul edilmeli ve özgür bırakılmalıdır. Dünyaya gözünüzü birlikte açmadığınız kişinin, ölene kadar sizinle aynı duygulara sahip olmasını bekleyemezsiniz. Ve aynı şey sizin duygularınız için de geçerlidir.
İş ve ekonomik açıdan hayatını idame etmenin ötesinde, parayı hayatının ağırlık merkezi yapanlara gelince; Para gelir, para gider. Ama gene gelir diyelim. Bugün liderlik ve innovasyon eğitimlerine baktığımızda hemen hemen aynı mesajı görürüz: Pek çok liderin takipçilerinin gözünde sahip olduğu değer parasal güç ile değil, davranışları ile ortaya çıkar. Dünyada keşfedilecek neredeyse hiç bir şey kalmadığı fikrinden yola çıkacak olursak, sıfırdan bir icat yaparak değil, elimizdekilerin entegrasyonu, kreatif düşünce ve innovasyonla büyük paraların kazanılabildiği de akılda tutulmalıdır. Demek ki enerjimizi ve dikkatimizi doğrudan para kazanma meselesine değil, bu parayı kazandıracak farkındalığa, hayal gücüne ve kişisel yetenek ve potansiyellerimize odaklayabilmeliyiz. Yeniliklere açık olabilmek ve değişimin bir parçası olabilmek günümüz insanının sahip olduğu önemli bir güç kaynağıdır.
Hayatının ağırlık merkezini iktidar ve erk olmaya adamışlara gelince … İktidar duygusunu hayatındaki her şeyin önünde tutan insanlar, bir hastalığın geri dönüşü olmayan son evresi gibidir. Kendisini tanıtırken adından çok unvanını vurgulayanlar, kendini sahip olduğu unvanla önemli hissetme yanılgısına sahip olanlar, gerçekte özgüveni gelişmemiş, benlik saygısını özünden değil işinden almış ve bir anlamda tıkanmış büyük bir olasılıkla da narsisistik özellikler taşıyan kişilerdir.
Hayatınızın ağırlık merkezinde olması gereken “siz”siniz. Vehbi Koç’un 1972 senesine kadar kendi yaşamından kesitler paylaştığı ve adeta Cumhuriyet tarihinin de canlı bir örneği olan Hayat Hikâyem ve 1987 yılında yayınlanmış Hatıralarım, Görüşlerim, Öğütlerim adlı kitapları sizlerle paylaştığım bu yazıya ilham kaynağı olan pek çok önemli mesajla doludur. Şöyle der örneğin, “İnsanoğlu her şeyden önce kendi hayatını iyi kullanmayı öğrenmelidir. Bir insanın sağlığını koruması için de dört unsurun birden dengeli biçimde ayarlanması gerektiğine vurgu yapmıştır: Çalışmak, eğlenmek, dinlenmek ve spor Siz iyi olursanız bu “1” demektir, diğer her şey “sıfır”dır ve sadece “1”in arkasına eklendiğinde değerini katlayacaktır. Yine çok bilindik başka bir örnekte olduğu gibi, hayatta sahip olduklarımız birer lastik topa benzer. Ve lastik bir top gibi zıplayabilir ileri geri hareket edebilir fakat kırılmazlar. İnsan ise camdan bir topa benzer ve kırılgandır.
Meksikalıların meşhur bir atasözü vardır. “Bizi gömmeyi denediler fakat bizim tohum olduğumuzu unutmuşlardı.” Sizler kendi hayatınızda tohum olmayı seçin ki, gömseler dahi yeniden yeşerebilin. Prensiplerinize bağlı kalmayı, sizi siz yapan öz değerlerinizi korumayı tercih edin. Hayatınızın ağırlık merkezine her şeyden önce kendinizi yerleştirmeniz temennisiyle,