Pencere, en iyisi pencere; Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa Dört duvarı göreceğine. Orhan Veli Kanık
Kendimizi görmek için aynaya bakarız. Aynadaki yansıma gerçek ben değil, bir yansımadır ama onu öz benlik yerine koyarız. Bir ayna her şeyi gösterir mi? Aynaya hangi yönümüz dönükse onu göreceğimizden şüphemiz yoktur. Ay’ın fotoğraflarını düşünün. Ay, Dünya etrafında dönerken aynı zamanda kendi ekseni etrafında da dönüyor ve bu süreler eşit olduğundan biz hep aynı yüzü görüyoruz. Ayın göremediğimiz diğer yüzü , “yok” değil ama bizler için karanlıkta kalan yüzüdür.
Peki biz aslında kimiz, Tüm varlığımız aksedenlerden mi ibaret? Yoksa ayın görünmeyen yüzü gibi her birimizin de karanlık bir yanı var mıdır?
Bugün başarının anahtarı nicelikten ziyade nitelikte saklıdır. Kaç okul bitirdiğimiz, ne tür dereceler elde ettiğimizden daha çok , öz farkındalığın gelişmişliği ve iletişim becerimizle kişisel ve iş hayatında başarıya daha fazla yaklaşırız. Dünyayı algılama şeklimiz izah edilirken, dünyaya hangi pencereden baktığımız benzetmesini kullanırız. Pencere bir metafordur.
Amerikalı Psikologlar Joseph Luft ve Harry Ingram 1955 yılında, insanın görünen özellikleri kadar bilinmez yönlerine de açıklama getiren yeni bir kavram oluşturmuştur. İsimlerinin baş harflerinin birleşmesiyle (Jo-Hari) oluşturulan kavram, günümüzde JOHARİ Penceresi olarak adlandırılmaktadır.
Johari Penceresi kişiyi, bir başkası yani öteki ile olan ilişkisine göre dört farklı bölümde ele alır. Buna göre bir insanı açıklamada dört alan veya dört pencere benzetmesi kullanılır.
Birinci pencere “Açık Alan”dır. Dışarıdan gözlemlenebilen tüm eylemlerimiz, kendimizi açık bir şekilde ifade etme biçimimiz bu pencerededir. Bir ilişkide bu pencere bir avantaj penceresidir. Ay’ın aydınlık yüzüdür. Etkili iletişim becerisine sahip insanlar, kendilerini açık ve anlaşılır şekilde ifade etme becerisine sahiptirler. Açık alan, hem kişinin bildiği hem de etrafındaki insanların azami seviyede öğrendikleri bilgilerdir. Duygusal zekası yüksek kişilerin etraflarına duyarlı oluşu ve çevreleri ile gelişime açık bir etkileşim içinde olduklarını görürüz. Bu pencere empati penceresidir.
İkinci pencere “Kör Alan”dır: Kişinin kendisinin bilmediği fakat diğerleri tarafından bilinen alanı açıklamaktadır. Kör alan bir izlenimler penceresidir. Narsist, savunmacı, buyurgan ve eleştiriye kapalı insanların kör alan penceresi genişlemiştir. Kör alan penceresi ne kadar büyük yer kaplıyorsa, bu kişilerin iletişimi de o kadar tek taraflı ve gelişime kapalıdır. Çevrelerindeki insanların sorunlarına ve duygularına duyarlı değillerdir. İletişim bariyerleri oluşmasına müsaade ederler. Kaygı, korku, kıskançlık duyguları bu alanda yer almaktadır. Bu pencere kilit vurulmuş penceredir.
Üçüncü pencere Gizli Alan’dır. Kişi tarafından bilinen ancak bilinçli biçimde gizlenen bilgileri muhafaza eden penceredir. Gizli alan penceresi geniş olan bireyler, ketumdur. Ser verir sır vermezler. İyi bir dinleyici olsalar da aynı derecede paylaşımcı değillerdir. Kişisel bilgilerin ifşa olmasını, duygularını açıklamayı, bir güçsüzlük olarak görebileceği gibi, bazen de özgüven eksikliği gizli alan penceresi aktivitesini arttırır. Bir çatışma halinde kaçıngan davranış sergilerler. İletişimde ilk adımı diğer insanlardan beklerler, daha içe kapanık insanlardır. Bu pencere kaçış penceresidir.
Dördüncü pencere Bilinmeyen Alan dır.Başkaları tarafından bilinmeyen ve kişi tarafından da bilinmez olan özellikleri barındıran penceredir. İnsanın kendisine en yabancı olduğu alandır. Bu pencere ne kadar geniş ise, kişi için hayatta o kadar öngörülemez durum ve seçenek var demektir. Davranışlarının izahını yapamaz, tutumlarını açıklayamaz. Bilinçdışı bilgileri ve rüyaları da kapsamaktadır.Bu pencere sırlar penceresidir.
Yaşamda daha aktif ve üretken olabilmek, çevremizdeki insanlarla pozitif etkileşimi sürdürebilmek için kişisel evlerimizde en büyük alanın, açık pencere olmasına bilinçli çaba sarf edelim. Bu pencere bize hem kendimizi gerçekleştirmede yardımcı olacak, hem de çevremizdeki insanlarla bağlarımızı kuvvetlendirmeyi sağlayacaktır. Psikologların bir görevi de, insanların hayatında bilinmez, gizli ve kör pencereleri açabilmektir. Mevlana demiş ki, “Dertli bir adamın tereddüt ve dumanlarla dolu bir gönül evi vardır; derdini dinlersen o evde bir pencere açmış olursun.”
Yaşamınızda açık pencereler olması dileğiyle.