Z VE ALPHA KUŞAĞINDAN BİR ADIM İLERİSİ: PANDEMİ KUŞAĞI OLMAK
Çocukluk öznel bir dönemdir. Bu dönemde yaşanılanlar hatıralarımızın ilk çıpasıdır. Kabuksuz ilk yaradır. Aradan yıllar da geçse, bir ses, bir dokunuş, bir görüntü hatta bir tat, hatırlatır kendisini. Kimi zaman kanatır da ilk yarayı…
İlk çocukluk hatıraları hoyratça oluşurken, bilemediğimiz, es geçtiğimiz, spontanlığın içinde akıp giden ilk yaşantılarımız, bugün bir yetişkin olarak kim olacağımızı belirleyen “Arketip”tir yani.
Pandemide Çocuk Olmak ise beraberinde farklı açılımlar yaptı yaşamlarımızda. Bizler yetişkin bireyler olarak pandeminin ekonomideki etkilerini bizzat yaşarken veya gözlemlerken bir yandan da ruh halimize, ilişkilerimize etkilerini tecrübe ettik. Gündelik hayatta elzem olarak kullandığımız saat gibi ya da keyfi taktığımız aksesuarlarımızın yerini maskeler aldı. En pahalı parfümleri bırakıp, 80 derece alkollü kolonyalara koştuk. Ellerimizi dezenfektanlarla yorduk… Peki çocuklar, bu uzun soluklu süreçten nasıl etkilendi? Onlar da bu dönemde hem içinde bulundukları ailelerin etkisini hem de pandeminin doğrudan etkisini küçücük omuzlarına yüklenmiş hissettiler.
Bir aile, çocuğa ilk şeklini veren kap gibidir. Pandemide işini kaybeden, evde çatışma yaşayan bir anne babanın çocuğu, bu dönemi, emniyette hissetmesi gereken yuvası içinde birinci kaynaktan tecrübe etmiştir. Eğer anne baba gerginse, gelecek kaygıları yaşıyorsa, çocuğun da bundan etkilenmesi kaçınılmazdır.
Sokakta oynayacağı saatlerde, çantasını sırtına takıp okula gideceği, dersini okul sıralarında dinleyeceği yerde eve kapatılmış olmak, çocukların da ev algısına bakış açısını değiştirdi. Ev artık, mutfağında mis gibi anne yemeği kokan, odaya oyuncaklarının saçıldığı bir alan değil; belki de aynı zamanda Home Office ‘ti. Bir odada, baba bilgisayar başında işini yaparken, belki anne başka bir odada gene ekran karşısındaydı. Ev artık işyeriydi, ekrandan öğretmen sesinin dinlenebildiği bir okuldu ev. Dahası ev, dışına çıkılması yasaklanmış olan yerdi.
Sözün özü, çocuklar pandemiden en az biz yetişkinler kadar etkilendi. Hayatlarına maskeli insanlar girdi. Hayatları çocuk bahçelerinden dijital oyunlara, eğitimleri de okul sıralarından uzaktan yayın veren platformlara kaydı.
Sosyalleşme, akran kaynaşması minimuma indi. Kardeşi olan çocuklarda bir nebze sosyal bağlar telafi edilebilirken, tek çocuklu ailelerin çocukları, ekran üzerinden arkadaşlarıyla iletişime geçti.
Yağ satarım bal satarım oyunları ekranda dokunmatik oyunlara dönüştü. Gündem maddeleri değişti çocukların Evde İnternetin hızı, çekim gücü, mahallenin en güzel bahçesinde oynamanın yerini aldı
Peki çocukların iç dünyalarında neler oldu? Basında her gün verilen vaka haberleri, artmış hasta ve vefat eden sayıları, hassas kalplere sahip çocukların vaktinden evvel ölüm korkusuyla tanışmasına neden oldu.
Sevimlilik yapınca, avucuna konan bozuk paralardan etti çocukları, bayramda kapı kapı gezip komşulardan şeker toplama anılarını yaşanmadan tüketti.
Kimi bölgelerde bilgisayarı olmayan veya bir hanede çok çocuk olduğu için sırayla bilgisayar kullanabilen çocukların eğitimden istifade etme koşulları etkilendi.
Okula gitme bir süre askıya alınınca, zorunlu eğitim yasasına riayet etmeyen aileler türedi. Çocuğunu ders saatinde yanında çalıştıran, işe yollayan ebeveynler örneğin…
Peki hep mi kötüydü pandeminin etkileri derseniz, tüm bunlara rağmen gene de hayır derim. Pandemi mücbir sebepti. Yaşlı, genç, zengin, fakir, şehirli, köylü ayırt etmeden hepimizi etkiledi. Her birimiz yaşantımızda buna göre değişimler yaşadık.
Çocukların evde ders görmesi, dersleri izleme şansı bulan ailelerin çocuklarının eğitim alanındaki yaklaşımlarını, derse katılımlarını, eksiklerini ve avantajlarını tespit etmesine yaradı.
Çalışan aileler çocuklarıyla hasret kaldığı nitelikli zamana kavuştu
Evde daha fazla sohbet ve bağlılıklar gelişti
Çocuklarımızın güçlü ve zayıf yönlerini keşfetmemiz kolaylaştı.
Peki bundan sonraki süreçte, çocukların pandeminin yol açtığı etkilerden minimum zararla çıkışını nasıl organize edeceğiz.
Çocuğunuzun hastalık, bulaşma ve Korona korkusu var mı? Çocuğunuzun somut ve soyut düşünme becerisine ve yaşına uygun biçimde bu konularda iletişim kurmaya özen gösterin.
Açık havada fırsat buldukça çocuklarınız ile vakit geçirin.
Bedenlerinin ihtiyaç duyduğu güneşten bolca yararlanmalarını sağlayın ve gerekirse d vitamini depolarını kontrol ettirin.
Derslerinde eksik yönlerini tespit ederek, kendi imkân ve koşullarınız doğrultusunda destekler edinin.
Geleceğe dair güzel planlar oluşturun. İnsan beyni hayal ile gerçeği ayırt edemez, geleceğe dair güvenli bir imaj oluşturmak çocukların emniyet ve güven ihtiyacını besler.
Öncelikle siz iyi olun. Mental ve ruhsal olarak anne baba iyi olmalı ki çocukları da iyi olsunlar. Eğer bu konuda tedirginliğiniz varsa profesyonel yardım alın. Veya çocuğunuzu değerlendirmek için bir uzmanla görüşün.
Evde konuşmalarınıza dikkat edin. Çocuklar başka işlerle meşgulken dahi, anne babalarının söylediği cümlelere, duygulanımlarına karşı çok duyarlıdır. Sizin gelecek kaygılarınız, ruh halinizdeki iniş çıkışlar özellikle küçük yaş grubu çocuklar için tahmin ötesi negatif tesirler doğurur. Bilhassa 10 yaş altı çocuklar, henüz soyut düşünme becerileri tam gelişmediği için, söylediğiniz cümlelerdeki endişe içeren kelimeleri, kaygıları, somut ve her an kapınızı çalacak bir tehdit gibi algılayabilir. Tırnak yeme, gece işemesi, konsantrasyon ve dikkat eksikliği, takıntılar, uyku bozukluğu gibi belirtiler oluşabilir.
Her an aynı evin içinde olsanız da aslında birebir yüz yüze karşılıklı sohbet ettiğinizden emin olun. Korkularını ve ihtiyaçlarını sizinle paylaşabilecek ortamı yaratın.
Uzun yıllardır çocuk danışanlarla çalışan bir psikolog olarak da sevdiğim bir kitabı tavsiye etmek isterim. George Burns’ün “Çocuklar ve Ergenler için 101 Tedavi Edici Öyküsü” kitabından her akşam çocuğunuza bir hikaye okuyabilirsiniz. Metaforlar ile dizayn edilmiş öyküler, çocuğunuzla bir konu hakkında konuşmanızı da başlatıcı olabilir ve hatta bazen bir masal bile şifa niyetine iyi gelebilir.
Sağlık ve esenlik dileklerimle
Uzm.Psk.Nalan Eyin